Bu yazımda olduğu gibi psikoeğitimlerim
ile verdiğim eğitimlerde, konferanslarda metaforlardan, şiirlerden, hikâyelerden,
atasözlerinden ve bu türleri de içinde edebiyatın zenginliğinden çokça faydalanıyorum…
Böyle bir yaklaşımı tercih etmemde pek çok sebep var… Bunlardan bazılarını ve
belki de benim için en önemlilerini burada yer vereceğim konu bağlamında şöyle
söyleyebilirim:
1.
Kullandığım hikâyeler, metaforlar vb. psikolojinin
edebiyat tercümesi gibi… Psikoloji ve Edebiyat disiplinlerine olan hâkimiyetim
neticesinde anlatmak istediğim bilimsel konuların neredeyse yüzde doksan, yüzde
yüz denecek kadar örtüşenlerini seçiyorum.
2.
Bu seçtiklerim sayesinde bilimsel terimleri,
kuramları, metotları ayrıntıları ile anlatıp gereksiz bilgi yoğunluğu ile
zihinleri bulandırmaktan uzaklaşıyorum.
3.
Böylelikle, anlattıklarımın anlaşılması daha kolay
oluyor ve daha çok akılda kalıyor. Neticede anlatmak istediklerim algılanıp
öğreniliyor.
Burada Gelişim ve Eğitim
Psikolojisi’yle örtüşen bir hikâyeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Abdülbaha’nın
“Öğretmen ile Bahçıvan” adlı hikâyesi bir insana bir şey öğretmek istediğimizde
öncelikle neyin farkında olmamız ve bu isteğimize ulaşmak için nasıl bir
yaklaşım göstermemiz gerektiğini ne de güzel anlatıyor:
“ ÖĞRETMEN İLE
BAHÇIVAN
Bir öğretmen çeşitli bitkilere
bakan bir bahçıvan gibi çalışır. Bir bitki güneşi, diğeri serin gölgeyi sever,
biri akarsu kıyısını, diğeri çorak dağ tepesini sever. Biri kumlu toprakta
gelişirken, diğeri bereketli topraklarda gelişir. Hepsinin kendine en uygun
bakıma ihtiyacı vardır; yoksa sonuç başarısız olur.”
Uzman Klinik Psikolog Ezgi
Yaz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder