2 Eylül 2016 Cuma


         

        
(M.Ö. 1600, Hitit Dönemi, İnandık Vazosu (Hüda) Anadolu Medeniyetleri Müzesi. Bağlama eşliğinde kadın ve erkek oyuncular)
         
 HER MÜZİK ALETİ BİRER AK SAKALLI BİLGEDİR

      Her müzik aleti birer atadır, birer ak sakallı bilgedir... Öyle kolay dile gelmezler... Aşk yetmez onlara... Meşk isterler... Onları anlamaya adanmışlık isterler... Biz aynaya bakıp kendimizi göremezken, onlar bir ruh dokunuşunda Yaradanın kadim bilgilerini, geçmişimiz, anımızı ve geleceğimizi görürler... Hele bir de canlarından bir parça olduğumuza inandıktan sonra da asla bırakmazlar bizi, bıraktırtmazlar kendilerini... Derdimize derman, sırrımıza ortak, kendimizle mücadelemizde ak sakallı dedemiz olurlar... Yazıyla günümüze aktarılamayan nice tecrübeleri, yaşam öykülerini anlatırlar...

        Her müzik aleti, nice kadim bilgiyi ustasının ruhuyla birleştireren eşsiz birer ak sakallı bilgedir...

    Gelelim psikoloji ile müzik aleti ilişkisine. İnsan psikobiyososyal ve sezgisel bir varlıktır. Müzik aleti çalmak insanın kendini ve diğer varlıkları tanımasına, anlamasına; kendi güçlü ve zayıf yanlarını fark ederek zayıf yanlarını iyileştirmesine yardımcı olur. Sezgisel düşünme ve algılama yetisini geliştirir. Bizim genlerimizde var olan insanlık mirasını keşfetmemizi sağlar. Her müzik aletinin ruhuyla onları dinleyerek tanışmak, empati kurmamızı ve o müzik aletlerinin mabetlerindeki tapınakları keşfetmemizi sağlar. Kendimize ve yaşama dair iyileştirici bir duyarlılık kazandırır... Okumadan tarih, edebiyat, felsefe, arkeoloji, astronomi, matematik, fizik, tıp, antropoloji, psikoloji, sosyoloji, sanat ve iletişim vb. alanlardaki tecrübelerini görünmez yollarla bize yaşatarak öğretir... Tüm bunları nitelikli bir şekilde edinmek için onlara ak sakallı dede oldukları bilinciyle kulak vermek, önce bir hallerini hatırlarını sormak lazım...

       Onlara dokunmanın, dinlemenin ve onlarla hemhal olmanın hazzı ne de hoş. Yaradanıma şükürler olsun bize iki kulak vermiş de böyle lütüflarda bulunmuş...

       Sevgili ak sakallı dedem (herşeyim) bağlamam bir yana kainat bir yana tabi... (Bunu belirtmezsem gücenir, gönül koyar bilirim... Gücenmesi değil de azıcık üzülmesi fikrine bile tahammül edemem. Öyle ya annem, babam kadar emeği var üzerimde...)

   Sözü yine dallandırdım budaklandırdım pek de uzattım. Maksadım yukarıdaki fotoğrafta yer alan bilgiyi paylaşmaktı sizinle.... Gönlümdeki kara sevdanın dilimden taşmasına karşı koyamıyorum bazen... Mecnun'un çöllere düşmesi, ateşlere dalıp çıkması nasıl garip değilse benimki de öyle bir hal...

    İşte nice havanın, suyun, tabiatın, insanın, hayvanın, çiçeğin, duyguların, düşüncelerin, hayallerin, tutkuların, hasretlerin, sevinçlerin, yasların, sevinçlerin, medeniyetlerin, gezegenlerin ezgileriyle kimliğe bürünerek sonsuzluk yolunda gelişmeye devam eden bağlamanın Hitit yaşındaki hali...

Ezgi Yaz 

Uzman Klinik Psikolog
Psikolojik Danışman

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder