12 Aralık 2015 Cumartesi

                                          

                                            
                                                   YENİ BİR YILA, 2016'YA GİRERKEN....
           Yeni bir yıl daha dayanıverdi kapımıza… Elimiz 2015 yazmaya tam alışamadan 2016’yı gösterecek takvimler… Eski yazılarımı karıştırırken bundan dört yıl kadar evvel Sevgili öğrencilerime yazdığım şu satırlar geçti elime… Yaklaşık bundan dört sene evvelki Ezgi’den bir yeni yıl mektubu olarak benimsedim şu yazımı… İnsanın eski yazıları ile karşılaşması ne hoş bir duygu… Kar fırtınasında, şömine başında eski bir dostla salep içmek, dertleşmek gibi… Cama vuran karları, şöminede eriyen ateşi izleyerek, odunların çıtırtısını dinleyerek, dost sıcağı ile ateşin sıcağı arasında ruhumuzdaki buzların eridiğini hissederek…
            Derler ya bugün yaşamımın geri kalanının ilk günü diye… Hakikaten de öyle… Her yeni gün, nice güzelliklerin tohumlarını belirsiz mevsimlerde yeşerten bir bahçe misali… Demem o ki hiç bir şey için geç değil hayatta… Her ne kadar yorulduysak, tükendiysek de yılların gölgesinde; içimizde saklı hayalleri olan gençler var… Yorgunlukları, kırgınlıkları geçince yeniden doğmayı bekleyenlerimiz var… On yıllar, beş yıllar değil ki mesele bir yıl bir gün bir hafta bile genciz sonrasından, nihayetinde… Zamanın göreceliği ile özünde yaşsız bir okura hitap eden bu yazımı sizlerle de paylaşmak geldi içimden, yeni yılınızı kutlamanın girizgâhı olarak…
            En içten sevgilerimle, hürmetlerimle…
           
                                  Uz. Klinik Psikolog Ezgi Yaz
                                                                                                 
Sözünü ettiğim yazım:
                                             MERHABA SEVGİLİ GENÇLER (2012)
              
            Bundan beş yıl sonra nerede, kimlerle, hangi konumda olmak isterdiniz? Nasıl bir yaşamınız olsun isterdiniz hiç düşündünüz mü? Daha önce düşünmüş olsanız bile kalbinizin sesine bir kulak verin, bakalım size neler söyleyecek… İnsanlar belli bir yaşa gelince hani hep der ya “ah keşke” diye… Tıpkı Cahit Sıtkı’nın şiirinde olduğu gibi:
GENÇLİK BÖYLEDİR İŞTE
İçimi titreten bir sestir her gün.
Saat her çalışında tekrar eder:
'Ne yaptın tarlanı, nerede hasadın?
Elin boş mu gireceksin geceye?
Bir düşünsen yarıyı buldu ömrün.
Gençlik böyledir işte, gelir gider;
Ve kırılır sonra kolun kanadın;
Koşarsın pencereden pencereye.'
Ah o kadrini bilmediğim günler,
Koklamadan attığım gül demeti,
Suyunu sebil ettiğim o çeşme,
Eserken yelken açmadığım rüzgâr
Gel gör ki, sular batıya meyleder,
Ağaçta bülbülün sesi değişti,
Gölgeler yerleşiyor pencereme;
Çağınız başlıyor ey hâtıralar.
Cahit Sıtkı Tarancı
              Yıllar geçtiğinde bu şiirdeki pişmanlıkla değil de mutlulukla yad edin geçmişinizi. İşte bunun için şimdiden kendinizle baş başa kalın, iç dünyanızı keşfe çıkın… Kendinize sorun “ Şu an neredeyim, bundan beş yıl sonra nerede olmak istiyorum, neler yapmak istiyorum?” diye. Hemen harekete geçin. Zaman su misali akıp gidiyor, yetişebilene aşk olsun.
Uzun lafın kısası asla kendinizi ertelemeyin… Çok da nasihatımsı olduysa da bunlar affola. Gönlünüzce bir hayat sizinle olsun. Şimdilik görüşmek dileğiyle, sevgiyle kalın...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder